"Bir Rum evinde 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu bir odaya sığınmış, ağlıyor. Zaten bizde yiyecek, içecek kısıtlıydı, ona ellerimizdeki suyu ve yiyeceği verdik. Biz bu şekilde savaştık, bu şekilde soydaşlarımızı koruduk"
Barış Harekatı gazisi Cuma Erdem, Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerindeki toplu katliamlarda şehit edilen Kıbrıs Türklerinin, yakıldıktan sonra toprakla üstlerinin kapatıldığını fark ettiklerini belirterek, "Ellerimizle 'katliam çukurunu' kazmaya başladığımızda 5-6 yaşlarında var yok, bir yavruyla anneyi yanmış halde toprağın altından birbirine sarılı vaziyette çıkardım. O anı unutmam mümkün değil." dedi.
Kıbrıs gazisi 74 yaşındaki Cuma Erdem, Kıbrıs'ta Türklerin Rumlar tarafından uğradığı baskı ve zulmün önüne geçmek, Ada'da barış ve huzuru tesis etmek için Türk Silahlı Kuvvetlerince 20 Temmuz 1974'te gerçekleştirilen Barış Harekatı'nın 50. yıl dönümü dolayısıyla yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Türkiye Muharip Gaziler Derneği Gaziantep İl Başkanı Erdem, Kahramanmaraş'ta 22 yaşında askerlik görevini yaparken, Kıbrıs'ta yaşayan Türklerin can ve mal güvenliğinin tehlikeye atılması üzerine 18 Temmuz'da Kıbrıs'a gideceklerini öğrendiklerini söyledi.
Erdem, Mersin'den yolcu gemisiyle Ada'ya gittiklerini, Barış Harekatı'nda 2 çıkartmada da görev yaptığını anlatarak, şöyle konuştu:
"Bizi 19 Temmuz akşamı Mersin Limanı'na getirdiler. Bizleri, Dursun Bak komutanım, şu anda emekli korgeneral, ona teslim ettiler. Truva yolcu gemisiyle yola çıktık. Birçoğumuz gemiye ilk defa bindi, üzülenler, sevinenler oldu, kalkıp oynayanlar oldu. Yıllar sonra ilk defa bir savaşa katılıyorduk ama huzurluyduk, soydaşlarımızı kurtarmaya gidiyorduk. Sabaha karşı Girne Limanı'na yaklaştığımızda Beşparmak Dağları'na mevzilenen Rumların ateşi altında kaldık. Daha sonra bizleri tekrar geri çektiler ve küçük feribotlar geldi. Belimize kadar suyun içinde ellerimizde silahlarımız karaya çıkarma yaptık, savaşa başlamış olduk. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözü var, 'Söz konusu vatan olmadıkça savaş bir cinayettir.' Niye, ölüyorsun, öldürüyorsun. Biz de bu şekilde savaşa katıldık."
Harekatlarda unutamadığı, kendisini çok etkileyen olanlara tanıklık ettiğini aktaran Erdem, ilk harekattan 3 gün sonra Birleşmiş Milletler kararıyla ateşkes sağlandığını kaydetti.
- "Türkiye'den gelen savaş uçaklarını görünce gözyaşlarımızı tutamadık"
Ateşkese rağmen Türk askerleri ve Kıbrıslı Türklere saldırının devam ettiğini, bunun üzerine de ikinci harekatın başlatıldığını söyleyen Erdem, İkinci Harekat başladığı sabah, Beşparmak Dağları'nda Türkiye'den gelen savaş uçaklarının mevzileri taradığını gördüklerinde gözyaşlarına hakim olamadıklarını ifade etti.
Erdem, "Korku falan değil. Türk askerinde, Mehmetçik'te korku olmaz. Mevzileri bombaladıktan sonra hedef daraltarak geri Türkiye'ye döndüler. Bunun üzerine Dursun Bak komutanımız, üsteğmenimiz harekat emri verdi. Rumlarla çarpışarak onları kovalamaya başladık." dedi.
- "Birbirine sarılı anne ve çocuğu ellerimle çıkardım"
Erdem, İkinci Harekat'ın başlayacağını öğrenen Rumların Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde yaptığı katliamın ardından "katliam çukuru" olarak anılan yeri tesadüfen bulduklarını anlattı.
Orada şehit edilenleri 50 yıldır unutamadığını ifade eden Erdem, kendisini etkileyen olayı şöyle anlattı:
"O gece üç Türk köyünü basıyorlar, sazlık bir bölge. Hatta orası şimdi 'katliam çukuru' olarak anılıyor. Soydaşlarımızı o sazlık bölgede topluyor, bir kısmını da esir kampına götürüyorlar. Diğer Türkleri yediden yetmişe kadın, çocuk, yaşlı demeden kurşuna diziyorlar. Ölüp ölmediklerine de bakılmaksızın üzerlerine gaz döküp yakıp, üzerlerini iş makineleriyle ince bir toprak tabakasıyla kapatmaya çalışıyorlar. Sabah biz tesadüf oradan geçerken o kan izlerine rastladık. Komutanımıza 'Burada bir olay olmuş, buraya bir bakalım' dedik. Ellerimizle o toprakları kazmaya başladığımızda oradaki şehitlerimizin, soydaşlarımızın cesetleriyle karşılaştık. Henüz 5-6 yaşlarında var yok, bir yavruyla bir anneyi yanmış halde toprağın altından birbirine sarılı vaziyette çıkardım. Yani o anı unutmam mümkün değil."
Savaşta kadınlara, çocuklara, yaşlılara, hastanelere ve ibadethanelere dokunulmaması gerektiğini belirten Erdem, komutanlarının "Kesinlikle kadına, çocuğa, yaşlıya karışmayacaksınız. Size müdahale eden, size kötü davrananlar olursa onları da bize getireceksiniz" talimatı verdiğini söyledi.
Türk askerinin vicdanını, merhametini hep koruduğunu belirten Erdem, "Bir Rum evine girdik, 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu bir odaya sığınmış, ağlıyor. Zaten bizde yiyecek, içecek kısıtlıydı. Ona, Dursun Bak Paşamızın da gözetiminde ellerimizdeki suyu ve yiyeceği verdik. Biz bu şekilde savaştık, bu şekilde soydaşlarımızı koruduk." şeklinde konuştu.