Erhürman’ın paylaşımı şu şekilde:
“Yeni öğretim yılı başlıyor… Azalan değil çoğalan sorunlarla, eğitim kalitesi artarak değil daha da azalarak, fırsat eşitsizliği uçurumu az da olsa kapatılarak değil daha da derinleştirilerek…
1. Bir öğrenciyi okul için giydirmenin ilköğretimde 5000, lisede 9000 TL’ye mal olduğu anlatılıyor. “Eski yönteme dönelim, herkes uygun renklerde giysileri uygun bulduğu fiyattan alsın, okullar yalnızca armaları falan satsın” gibi makul öneriler var ama herkes de biliyor ki okul bütçesi eksikliği, okulları öğretim yılı başlarken bu alanlardan gelecek “katkılar”a muhtaç hale getiriyor.
2. Kırtasiye malzemeleri için aşağı yukarı 6000 TL’lik bir rakamdan bahsediliyor.
3. Kamu okullarında öğrenci nüfusunun % 12’sinin konteyner sınıflarda öğretim göreceği vurgulanıyor. Öğrencilerin güvende olmayacağı binalarda bulunmasındansa konteyner sınıflarda olmaları elbette tercih sebebi. Ama öğrenci sayısı artıyor. Konteyner sınıflardaki öğrencilerle birlikte, kantin, oyun alanı, öğrencilerin güvenliğinin teneffüslerde sağlanması gibi alanlarda sorunlar büyüyor.
4. Buna ek olarak olağan dışı durum için öngörülen konteyner sınıflar “normalleşiyor”. Öğrenciler, konteyner sınıflardakiler, binalardakiler ve özel okullardakiler olmak üzere üçe ayrılmaya başlıyor. Elbette öğretmenler de!
5. İlköğretim okullarında 45 farklı ülkeden öğrenci var. % 10’u Türkçe konuşamıyor. Aktarılan verilerle bu oranın İskele’de her iki öğrenciden birine, Girne’de her üç öğrenciden birine kadar yükseldiğinden söz ediliyor.
6. Okul sayısı özel kişilerin girişimleriyle artıyor ama yeni yapılan okullar ihtiyaçlara göre planlanmıyor ya da sonradan aktarılan öğrenci nüfusuyla kaliteden uzaklaşıyor.
7. Öğretmen sayısı artan öğrenci nüfusuna ve o nüfus içindeki farklılıkların yarattığı ihtiyaçlara yetişemiyor.
Bütün bu “teknik” sorunların yanında eğitimin içeriği ve kalitesi elbette gündem bile olamıyor. “Medeni ülkelerde çocuklara hangi olanaklar sağlanıyorsa bizde de sağlanacak” cümlesi tedavülden kalktı!
Hele parasını, sınıfını, binasını, konteynerini falan ayarlayalım, ne anlatılır, nasıl anlatılır, kaç kişilik sınıflarda anlatılır, nasıl insan yetiştirilir, hangi yöntemlerle yetiştirilir, ona sonra bakarız! Bir plan, bir program Hak getire!
En değerlilerimiz, geleceğimiz yeni bir öğretim yılına başlıyor… İsterseniz Finlandiya ile ilgili meşhur “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”yi okuyun. İsterseniz Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren Atatürk’ün başlattığı eğitim seferberliğini. İlla ki çok büyük paralarla değil, bir planla, bir programla, bir vizyonla… Bir ülkenin, bir halkın geleceğine yatırım yapmanın, işe eğitimle başlamanın ne demek olduğunu bilerek.
Önce zihniyet değişecek… Bu ülkenin yetişmiş insanları, programın, planın, kaliteyi artırmanın ne olduğunu, neyin, nasıl yapılması gerektiğini çok iyi biliyor. Zihniyet değişecek ve yeni öğretim yılları gerçekten yeni heyecanlarla, geleceğe dair umutla başlayacak…”