Hasan Hastürer: Bizim insanlarımızı gurbete mahkûm edenlere neler söylemek istemezdim ki?

Hasan Hastürer'den abisine hüzünlü veda... Hastürer, abisine veda yazısında "Bizim insanlarımızı gurbete mahkum edenlere neler söylemek istemezdim ki?" dedi.

Köşe yazarı Hasan Hastürer’den abisi Türker Salih Hastürer'e hüzünlü veda...

Geçirdiği beyin kanaması sonrası altı hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybeden Küçük Kaymaklılı, Türker Salih Hastürer, dün Londra’da toprağa verildi.

Köşe yazarı Hasan Hastürer, “Benim, Türker abimi de Londra’da çamura gömdüler…” yazısı ile abisine veda etti.

Hastürer, yazısında abisini kaybetmesinin erken olduğunu ifade ederek, geçirdiği beyin kanaması sonrası 6 hafta süresince komada kaldığını belirtti. Hastürer, doktorların kardeşi ile ilgili umut vermediklerini kaydetti.

Hastürer, abisinin Cuma günü ölüm haberini aldıklarını ve beklenen son ile hıçkıra hıçkıra ağladığına yer verdi.

Abisinin ölümüne kilitlendiğini yazan Hastürer, bir sonraki günün yazısının başlığının “Gurbette ölmek” olduğunu yazdı.

Hastürer, yazısında bir kesit vererek,

“Gurbette ölümler bana çok ağır gelir.

Ölümün empatisi olamaz.

Ancak şuurunun kapanmasının bir an öncesinde Küçük Kaymaklı’da doğup büyüdüğü çıkmaz sokağı, kerpiçten evimizdeki acı tatlı günlerimizi, futbol yıllarını, özellikle Küçük Kaymaklı İlkokulu’ndan arkadaşlarını mutlaka hızlı bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçirmiştir.

***

İşlemleri tamamlanacak.

Türker abim, Kuzey Londra’da bir köşesine Müslümanların gömüldüğü bir mezarlıkta, rutubeti çok toprakla buluşacak.

Mezarı yapılacak…

Mezar taşına, doğum ve ölüm tarihi, bir de ruhuna el Fatiha yazılacak. Bilmeyenler için Fatiha suresi tamamen yazılır herhalde…

Bir taş duracak ayakta, ama, benim abim, sessiz uyuyacak …

Tabiatın en katı ve değişmez kuralı olsa da, her ölüm erken ve kabul edilmezdir.

Ben de abimin ölümünü kabul edemiyorum…’

***

Pazartesi, abimi Kuzey Londra’da Lavender Hill mezarlığında toprağa verdik.

Yağmurlu ve sisli bir Londra havasıydı.

Kocaman bir mezarlığın Müslümanlara ayrılan bölümünde kazılmış bir mezar abimi bekliyordu.

Arabadan indim, yürümeye başladım.

KKTC bayrağı dalgalanan bir mezar. Kıbrıslı Türk… Tercihi olmamış Türkiye veya Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağından biri. KKTC bayrağı, dalgalansın mezarımın başında, demiş… Ailesinden biri tütsü koyup, eğilip fotoğrafını öpüyordu….

***

Bir genç yanıma geldi…

‘Hasan abi sen benim Mağusa’daki düğünüme gelmiştin’, dedi.

Hatırladım.

Koronavirüse Londra’da yenilen bizim İsmail Özbarış’ın oğlu Direnç’ti…


Yürüdüm İsmail’in mezarının başına, sessizce dua ettim. Güzümün önünde geçti, kararlı mücadele neferliği…

Direnç, ‘Buraya geldiğimde İbrahim abi diye biri vardı. Bana, burada ölenler toprakla değil, çamurla buluşur’ demişti…

Rutubetten öte çamur vardı, derinlere kadar.

Abimi gömeceğimiz mezardan çıkan toprak da çamur gibiydi.

… Ve kapı gibi abimi o ıslak mezarın dibine bıraktık.

Baktım… Baktım… Baktım…

Geride bıraktığı ömründen benim anımsadıklarım gözümün önünden geçti…

Hem gözlerim, hem yüreğim ağladı…

Londra’da kapalı bir tabutla gömüyorlar…

Karadeniz’li Muhittin Yılmaz Hoca’nın duaları hoparlörden tüm mezarlığa yayılıyordu… Türker abimi kırk yıldır tanırmış gibi anlatarak helallik istedi…

Herkes helal etti.

Herkes iyi olduğunu söyledi.

Yoğurtçu Salih ve Afet ablanın ortanca oğlu Türker, Küçük Kaymaklı’da başladığı yaşam yolculuğunun, son durağına Londra’da ulaştı….

Kuru bir toprakla buluşsa ne fark ederdi ki?

Ama, nedense çamuru hazmedemedim…

Keşke abiciğim Kıbrıs’ta toprakla buluşup, Kıbrıs’ta toprak olsaydı…

Bizim insanlarımızı gurbete mahkum edenlere neler söylemek istemezdim ki?

Abimin sonsuza yolculuğunda, anısına saygımla susuyorum…

Benim Türker abim öldü… Bundan sonra yaşama iz bırakamayacak... Anılarda bıraktığı izlerle gönüllerde yaşayacak.”


16.11.2022 10:16:43