Geçtiğimiz günlerde KKTC'de yaşanan trajik bebek ölümü vakası, ülkenin hem sağlık sistemi hem de yönetimindeki derin sorunları yeniden gözler önüne serdi.
Henüz 20 günlük olan Mihrimah Toymuradov’un hastanede hayatını kaybetmesi, toplumda haklı olarak büyük bir infial yaratırken, bu tür olayların “kaza” ya da “ihmal” kisvesi altında geçiştirilmesine tepki büyüyor. Vatandaş, bu olayın sorumluları hakkında gerçek bir hesaplaşma beklerken, sağlık çalışanlarından nöbetçi doktorlara, hastane yönetiminden Sağlık Bakanlığı’na kadar herkesin adalet önünde hesap vermesini talep ediyor.
Peki, neler oldu?
Ne yapılmalı?
İhmaller Zinciri
İddialara göre, hastanede tedavi gören bebeklere yanlışlıkla sıvı besin yerine tıbbi alkol verilmiş; bu akıl almaz hata, bir cana mal olurken diğer bebekler de entübe edilmek zorunda kalmıştır. Sağlık Bakanı ve diğer yetkililer hemen açıklamalarda bulunarak soruşturmaların sürdüğünü, gözaltına alınan sağlık çalışanları olduğunu belirtse de bu tür açıklamalar, halkın yarasını sarmaktan oldukça uzak. Asıl mesele, bu olayın nasıl ve neden yaşandığıdır.
Bir hastanede böylesine büyük bir ihmale nasıl olanak sağlanır?
Nöbetçi doktor nerede?
Sorumlu kim?
Bu sorular yanıt bekliyor.
“Siyaset Oyunu” mu, “Sağlık Skandalı” mı?
Ülkede, CTP ve UBP arasında süren siyasi çekişmeler bir yana, bu olayın arkasında çok daha ciddi bir “ihmal kültürü” yatıyor. Sağlık sistemi, vatandaşın gözünde sadece bir siyasi tartışma unsuru değil; bu sistemin aksayan her yönü, insanların canına, çocukların hayatına doğrudan etki ediyor. Ancak ne acıdır ki, siyasetçiler için bu tür konular yalnızca “rant kavgası” olarak kalmakta. Vatandaş ise, bir Kemal Sunal filmi olan “Tosun Paşa” gibi “meclis oyunlarını” izlemekten bıktı, usandı. Bebek ölümleri üzerinden daha fazla “meclis oyunu” oynanmasına tahammülü kalmadı.
Sağlık Bakanlığı ve Yönetim Zafiyeti
Sağlık Bakanlığı’nın bu olayda daha sorumlu ve şeffaf bir duruş sergilemesi gerekirken, olayın üstünün kapatılmaya çalışıldığı hissi vatandaşı derin bir güvensizliğe sürüklüyor. Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek’in “soruşturma başlattık” gibi genel ifadeleri yerine, sorumluluğu olan her bireyin adil bir şekilde yargı önüne çıkarılması gerektiği apaçık ortada. Bu trajedi, bir kez daha sağlık sistemindeki denetim eksikliklerini ve hesap verebilirlik konusundaki boşlukları gündeme getirmiştir.
Ülkenin Kaldıramayacağı Bir Yük
Bu ülke, böyle olayları ne unutabilir ne de göz ardı edebilir. Sağlık sisteminin böylesine büyük bir zafiyet göstermesi, herhangi bir ülkenin kaldırabileceği bir durum değildir. Vatandaşın güvenini yeniden tesis etmek için derin bir öz değerlendirme yapılmalı; tüm sorumlular adil bir şekilde yargılanmalı ve gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Ülkemiz, sağlık sisteminin böylesi vahim olaylarla anılmasını hak etmiyor.
Sadece Soruşturma Değil, Yapısal Dönüşüm
Kamuoyunda konuşulan, “göstermelik soruşturmalar” yapılacağına dair kaygılar, yalnızca toplumun devlete olan inancını daha da zayıflatacaktır. Sorumluluk, yalnızca bir veya birkaç kişiyi gözaltına almakla sınırlı kalamaz; köklü bir sistem reformu yapılmalı, denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Sağlık gibi hayati bir alanda, yapısal dönüşümden ve hesap verebilirlikten kaçınmak, her bir bireyin hayatını riske atmaktır.
Sonuç Yerine: Umut mu Kırgınlık mı?
KKTC halkı, artık “geçici çözümlerle” değil, kalıcı reformlarla geleceğini güvence altına almak istiyor. Her bir vatandaşın, özellikle de en masumlarımızın, çocuklarımızın hayatını güvenceye almak, bu ülkenin yönetiminde bulunanların en temel sorumluluğudur. Umarız bu olay, sadece sözde kalan vaatlerle değil, gerçeğe dönüşen adımlarla hafızalarda kalır. Yoksa, bu halkın kırılan güveni bir daha asla onarılamaz.
Unutulmamalı ki, adalet gecikmez; adalet ancak gerçekleştiğinde gerçek anlamını bulur.