Yaklaşık üç yıl önce, bir Mayıs günüydü…
Bir gün önce kaybolan 14 yaşındaki kız çocuğunu bulmak için gelen ihbarı değerlendirip, tüm kolluk kuvvetlerini harekete geçirmiştim.
Bu tarihlerde hâlâ pandemi sürecindeydik…
Allah var yukarıda, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı başta olmak üzere, yardımcı olabilen tüm kurumlar yardıma koşmuştu.
O dönem, Levent abi, Güzelyurt Sivil Savunma bölge sorumlusuydu.
Onu aradım ve tüm ekibi hazır etti.
Gadara Medya olarak olayın yaşandığı tarihlerde yeni yeni drone uçurmaya başlamıştık; pillerimiz, drone daha havalanmadan tükenirdi.
İtfaiye ekipleri, polisimiz ve sivil halk ile birlikte, 14 yaşındaki kayıp kızı bulmak için yola çıktık.
Kayıp kız, Kalkanlı'daki Dilekler Fabrikası'nda çalışan ailelerden birinin çocuğuydu.
Olay yerine birçok ekip gelmişti, çünkü bölgede birçok açık veya kapalı kuyu vardı.
Bir yıl sonra o açık kuyulardan birine bir çocuk daha düşmüştü.
Şimdi Bangladeş'teki trajedilerden bahsedenler var ya, işte biz burada bu tür dramlara defalarca şahit olduk.
Çok mücadele verdik ama bir şey değişmedi.
Neyse!
Sivil savunma ekipleri arama-kurtarma çalışmalarını geniş bir alanda, polis ve itfaiye ekipleriyle birlikte sürdürüyordu.
Drone çekimleri yapılıyor, kamera kayıtları inceleniyordu.
Bir önceki gün saat 16.00 sularında görülen kız çocuğundan hâlâ haber yoktu.
Fabrika kameraları arızalanmıştı ve en son kiminle konuştuğu bilinmiyordu. Birine soran başka birine, o da başkasına soruyor; işçilerden sorumlu çavuşa soran ise farklı şeyler söylüyordu.
En sonunda arama-kurtarma köpeği getirelim dedik.
Kızın kıyafetini istedik, yok dediler.
Çarşaf istedik, yıkamaya atılmıştı.
Battaniye istedik, o da yıkamadaymış.
Sonunda bir battaniye bulabildik.
Polis soruşturmaya devam ediyordu.
Ekipler artık yorulmuştu; aramaktan değil, çelişkili ifadelerden. Sabah 10.00’da başlayan arama sırasında alınan ilk ifade, saat 17.00'de 7-8 kez değişmişti. Polis artık kız çocuğunun kaçırılmış olabileceği üzerinde duruyordu.
Güzelyurt Polis Müdürü Zafer, polislerine ne kadar sahip çıkmasa da, bu olaylarda çok hassastı. Adli şube ekipleri farklı noktalardaki kameraları incelerken, kiralık bir aracın bir gün önce fabrikanın önüne gelip kısa süre sonra ayrıldığını fark ettiler.
İşçilerden sorumlu çavuş, köşeye sıkışıyordu. Artık soruşturmanın seyrinin değiştiği belliydi; ya biri kızı alıkoymuştu ya da baskılardan dolayı kız kaçmıştı.
Arama genişledikçe Akdeniz Köyü'ndeki kral mezarlarından, Geçitköy Barajı'na ve Lefke’ye kadar her yer taranıyordu.
Tüm işçi evleri aranıyordu ama kız bulunamıyordu. Polis bazı tutuklamalar yaptıktan sonra, arama köpeği fabrikaya geldi. Tam o sırada beyaz bir kiralık araç fabrikaya girdi ve üç dakika sonra ayrıldı. Sivil savunma, polis ve diğer tüm ekipler, fabrikanın içinden gelen bir ses duydu.
Plastik kasalar devrildi ve kız çocuğu baygın bir şekilde kasaların arasından çıkarıldı. Beyaz araca konan kız çocuğu, ne polise ne de başka birine haber verilmeden kaçırılmaya çalışılıyordu. Güzelyurt polisinin sabrı artık tükenmişti ve aracı süren kişi ile kızı oradan kaçırmaya çalışanlar tutuklandı.
Sonuçta, olay, kızı kötü niyetli bir şekilde manipüle etmeye çalışan birinin çocuk oyunu zannetmesiyle netleşti.
Saatlerce aradığımız kız çocuğu, defalarca bakılan yerden aniden çıkıvermişti.
Meğer kız, bir önceki gün fabrikanın karşısındaki başka bir yere gitmiş, başkasının teşvikiyle hareket etmişti. Yakınları ise kayıp ilanı vermişti.
O gün, olay sonrası fabrikada kavga çıkmıştı, çünkü biz toplum olarak sonuca odaklanırız.
Söylediğimiz yalanlar ise genellikle birbirimizi güldürmek içindir, aksi olmaz.
Yapan varsa bile uzaklaşır, kimse konuşmaz.
Bu olay büyük bir ders olmuştu; tüm fabrikalar denetlendi ve küçük çocukların bahçelerde ya da fabrikalarda çalıştırılmaması için denetimler sıklaştı.
Ancak dün Türkiye’de 8 yaşında, ağzı süt kokan bir çocuk hayattan koparıldı.
Yine çelişkili ifadeler, çelişkili yayınlar!
Allah kimseyi evladıyla sınamasın, böyle bir acı göstermesin!
Narin’imiz hayat koparıldı.
Belki biz de üç yıl önce bu olayı bu kadar sorgulamasak ve göz ardı etseydik, Kalkanlı Köyü’nde benzer bir olay yaşanır mıydı diye düşünmeden edemiyorum…
Turgut Ergel
Gadara Medya Genel Yayın Yönetmeni