Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) Annan Planı referandumunun 20'nci yıl dönümü etkinlikleri Gazimağusa’daki panelle başladı.
Annan Planı referandumunun 20’nci yılı nedeniyle “Bu Ülke Biziz, Varız, Tarih Yazarız” sloganıyla etkinlikler düzenleyen CTP’nin ilk paneli dün yapıldı.
Eski Dışişleri Bakanı ve eski müzakereci Özdil Nami ve eski Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Okan Dağlı moderatörlüğünde “Crans Montana Süreci ve Sonrası”nı Gazimağusa Belediyesi'nde düzenlenen panelde ele aldı.
CTP’den verilen bilgiye göre, panele, CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, CTP Mağusa İlçe Başkanı Oktay Kayalp, Gazimağusa Belediye Başkanı Süleyman Uluçay, milletvekilleri, partililer ve vatandaşlar katıldı.
-Nami: “Statükonun bize maliyeti çok daha fazla”
Etkinliğin konuşmacılarından Özdil Nami, önemli günlerin unutulmamasında büyük fayda olduğunu söyledi.
2004 günlerini hatırladığını ifade eden Nami, 2004’te CTP’nin en önemli siyasi güç olarak ortaya çıktığını belirterek, “CTP’nin o zaman oynadığı tarihi rol yadsınamaz” diye konuştu. Kıbrıslı Türklerin 2004’te geleceklerine nasıl sahip çıkabileceklerini gösterdiklerini söyleyen Nami, “O dönemler, bir şeyi değiştirebiliriz inancı hakimdi. Annan Planı’na hayır denmesinin en büyük zararı, içimizdeki inanca vurduğu darbe oldu. Ne yaparsak yapalım bir şeyi değiştiremeyiz anlayışı toplumun geniş kesimlerinde kabul gördü” dedi.
Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı olmasıyla devam eden sürecin, 2017’ye kadar toplumları götürdüğüne ifade eden Nami, garantörlerle birlikte aynı masaya oturulduğunu anımsattı.
“Garantileri masaya getirip bu işi bitirmemiz gerekir dediğimiz için Crans Montana’ya gittik” diyen Nami, taraflar arasında hiçbir anlaşma yok demenin, büyük bir yanılsama olduğunu ifade etti.
Nami, “Konferansa gitmek, güvenlik ve garantiler hariç bütün konularda tamamen uzlaşının tescilidir” dedi. Tüm farklılıklarda köprü kurulabilir aşamaya geldikleri için davet geldiğini ve Kıbrıs konferansına gittiklerini belirten Nami, altı ana başlığın her birinde açık konuların bulunduğunu söyledi.
Nami, “Bize söylenen, güvenlik ve garantilerle ilgili bizi tatmin edecek bir formül koyarsanız, al- ver anlayışıyla diğer konuları da bitireceğiz. Bu anlayışla gittik. Bu işi bitireceğiz diye çok ümitliydik” dedi.
Krizlerin de yaşandığını ama diplomasiyi de devreye koyarak oraya gittiklerini kaydeden Nami, son adımı atmak için Crans Montana’ya gittiklerini söyledi.
“Ne olduysa orada oldu” diye konuşan Nami, şöyle devam etti:
“'Neden Rum lider masayı terk etti' diye soruyorlar. Neden terk ettiğini bilmiyorum, ilgilenmiyorum. Beni ilgilendiren, son siyasi iradenin konmamış olmasıdır. Genel Sekreter, çözüm masadaydı. Bitme çizgisini geçmek için tek eksik siyasi iradeydi. Güvenlik, garanti konusunda bile Türkiye bazı açılımları kendisine ilettiğini raporunda yazdı.”
Doğru dürüst bir gerekçe de verilmeden masanın terk edildiğini söyleyen Nami, işin orada bittiğini, bunun bir realite olduğunu dile getirdi.
“2004 de bir realite. Statükonun bize maliyeti çok daha fazla... Mevcut durum Kıbrıslı Türklerin kimliklerini kaybettiği, siyasi erklerinin ortadan kalktığı tehlikeli bir süreç olarak sürüyor” diyen Nami, yeni bir sürecin mutlaka kurgulanması gerektiğini kaydetti.
Özdil Nami, “Kıbrıslı Türklerin dünyayla mutlaka bütünleşmesi lazım. Sonuç odaklı, takvimli yeni bir süreç hepimizin çıkarınadır” diye konuştu.
-Kasulidis: “Kıbrıs bizim ortak vatanımız”
Eski Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ise konuşmasında, Crans Montana'da çözüm çabalarının “doruğa” ulaştığını, bir sonuca varılmamasının kendisini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.
Kasulidis, “Bu hayal kırıklığının Güvenlik Konseyi kararlarıyla tanımlanan siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli iki toplumlu federasyon olarak Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini bekleyen birçok Kıbrıslı Türk ve birçok Kıbrıslı Rum için de geçerli olduğundan eminim” dedi.
Kasulidis, çözüme ulaşma ne kadar geç olursa, toplumların birbirinden o kadar uzaklaşacağını ifade etti.
Şu anda Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin, uluslararası toplumu meşgul eden çok ciddi sorunlar olmasına rağmen, Kıbrıs sorununa yenilenmiş bir ilgi gösterdiğini söyleyen Kasulidis, mevcut statükonun kabul edilemez ve sürdürülemez olduğunu ifade etti.
Kasulidis, “Statüko dediğimiz şey, her iki toplumun da çıkarına değildir” dedi.
“Müzakerelerin yeniden başlatılması çabalarına olumlu katkı sağlamak istiyorsak, masaya oturmadan önce önkoşulların dayatılması değil, başarısızlık durumunda bu kez eski müzakerelere dönmeyeceğimizi kabul edebilecek siyasi iradeye ihtiyacımız var” diyen Kasulidis, görüşmelerde şeffaf olunması, kadınların ve gençlerin de dahil olmak üzere sivil toplumun kamusal bir tartışma yürütülmesi gerekliliğine işaret etti.
Kasulidis, “Böylece görüşmelerin kaderi yalnızca iki kişinin, yani siyasi liderlerin eline bırakılmayacak” diyerek güvenlik ve garantilere de değindi.
Crans Montana'da önemli bir ilerleme kaydedilemeyen en önemli konuların güvenlik ve garantiler olduğunu söyleyen Kasulidis, “Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların güvenlik kaygılarının ele alınmasına ilişkin ilk prensip, tüm Kıbrıslıların kendilerini eşit derecede güvende hissetmeleri olmalıdır” diye konuştu.
“İki devletli çözüm” konusuna da değinen Kasulidis, söz konusu durumun iki toplumun da çıkarına olmadığına yürekten inandığını ifade etti.
Kasulidis, “Kıbrıs bizim ortak vatanımızdır. Bunu paylaşacağız ve birlikte yöneteceğiz. Siyasi eşitliğe sahip bir federasyon anlaşmasının sonuçlandırılması için ve tüm Kıbrıslıların refahı için birlikte çalışalım” dedi.