Doğanın genç savunucuları olarak, bize neyin zarar verdiğini görebilmenin yolu, doğaya neyin zarar verdiğini gösterebilmekti. Doğa bizim birincil kaynağımız ve ona düşüncesizce zarar verdiğimiz sürece, ya da zarar verenleri engellemediğimiz, yaptırım uygulamadığımız sürece kendimize zarar verdiğimizin bilinciyle hareket etmek ve belki de dünyaya zarar veren en büyük etkenlerden birinin “büyüme” olduğunu bilmek gerekiyor. Jason Hickell’in söylediği gibi dünyayı küçülme kurtaracak sloganıyla[1] çevremize bakmak, her düzene bu anlamda eleştirel yaklaşmak gerekiyor. Üretim konusunda düzenlemeler yapılmadığı sürece dünyamız hızla kirlenmeye devam edecek gibi görünüyor.
Yeşil Okullar Projesi kapsamında gerçekleştirilen panele katılmak bu anlamda benim için ufuk açıcı oldu. Ülkemizin, ekolojik felaketlerin neresinde bulunduğunun dışında, hakikat ve haysiyetin her birey için bir arada bulunması gerektiğini; her gazetecinin bir ideolojisinin ve etik bakış açısının bulunması gerektiğini öğrenmek, oldukça önemliydi. Çünkü dünyadan haber almamızı sağlayan temel kaynak gazetecilerdir ve olay hakikati göstermekle göstermemek kadar basittir. Ada ülkesi olmak; etrafımızın denizlerle çevrili olması ve örneğini vereceğim bazı haberler deniz kirliliği konusuna odaklanmamızda etkili oldu.
Yeşil Gazete’nin bir haberinde geçen şu ifadeler oldukça korkunç: Emissions Analytics'e göre her yıl dünya çapında neredeyse 2 milyar lastik üretiliyor; bu lastik yan yana istiflendiğinde aya ulaşmaya yetiyor.[2] Bununla birlikte dünyadaki okyanus ve denizlerin sadece yüzde 4’ü koruma altında ve geçtiğimiz 50 yılda Akdeniz’deki balık popülasyonunun yüzde 34’ü yok edildi.[3]
Namık Kemal Lisesi’nin “Doğanın Genç Savunucuları” ekibi ile, deniz kirliliği üzerine araştırmalar yapan Mağusa Suriçi Derneği başkanı Serdar Atai’den bu konu üzerine bilgilendirme yapması için talepte bulunduk.
Araştırma sürecim bu şekilde gelişti ve aşağıdaki röportaj ortaya çıkmış oldu.
Tekne gibi deniz taşıtlarının denizlerde ortaya çıkardığı sorunlar nelerdir? Bunlara nasıl çözümler bulabiliriz?
Büyük ülkelerde bu, GPS ile izlenmektedir fakat bizim gibi küçük ve tanınmamış ülkelere daha çok seyir yapan ve bakımsız gemiler gelmektedir. Bize genellikle Arap ülkelerinden yaklaşık 60 70 yaşlarında her yeri dökülen gemiler gelir. Balıkçılığı ek iş olarak yapmayanlar deniz kirliliği konusunda daha titizdir. Kısacası biz denizlerimizi daha fazla kirletiyoruz denilebilir.
Her balıkta ne kadar mikro plastik vardır? Bunlar insan sağlığı açısından nasıl bir sorun teşkil etmektedir?
Kupez balığından %60 civarında mikro plastik çıkmıştır. Bu balığın karnından çıkan plastiklerin ne derece etine karıştığı ve bizim o balığı yedikten sonra ne derece kanserojen maddenin vücudumuza girdiğiyle ilgili çalışmaların hala net bir sonucu bulunamamaktadır.
Hayalet avcılık nedir?
Balıkçıların balık tutarken istem dışı kaybettikleri, takılıp kopan plastik kökenli malzemeden yapılmış ve suda çözünmesi yıllar alan bir ağ çeşididir.
Hayalet avcılığın zararları nelerdir?
Ağlar denizlerde belirli bir noktada kalmayıp sürekli akıntı ile sürüklendikleri ve serseri mayın gibi dolaştıkları için balıklar onlara takılmaktadır. Bundan dolayı birçok deniz canlısının ölümüne sebebiyet vermektedir.
Kaçak bir şekilde balık avlama suçunun cezalarını yeterli buluyor musunuz?
Suçlar genel anlamda yetersizdir. Bizde bu suçlar ikiye ayrılır:
1. Yasa vardır suç da yeterlidir ama denetleyen yoktur. Ya da denetlenir yakalanır fakat bir yerlerden birileri onu kayırır, bu yüzden cezasız bir şekilde atlatır.
2. Cezaların tamamen yetersiz olması. Biz bu iki maddeyi de yaşamaktayız.
Cezalar ne kadar ağırlaştırılırsa suç oranlarının düşme ihtimali artabilir?
Ilk yakalamada uyarı ve ceza verilmesi gerekir, ikinci seferde ise balıkçılıktan ve tekne ile seyirden direkt men edilmelidir.
Yazın gelmesiyle denizlerimizde deniz anası oranı ciddi miktarda bir artış göstermektedir bunun nedeni nedir? Ne gibi çözümler önerilebilir?
Deniz anaları genellikle kirli sularla ilişkilendirilir fakat sadece kirli sularda olacak diye bir şey de yok. Bazen mevsimsel olarak popülasyon artışları gözlemlenebilir; iklim değişikliği ve birtakım akıntılarla tetiklenebilir. Buralarda gördüğümüz mevsimsel bir popülasyon artışıdır ben bunun devamlı olacağını düşünmüyorum çünkü denizlerimiz o boyutta kirli değildir kısacası bu deniz anaları gelip geçicidir.
Devletin deniz konusunda aldığı önlemler nelerdir?
Devlet bu konuda çok yetersizdir, çevre bakanlığımız vardır ama yine yetersizdir. Çevre dairemiz vardır ama işler halde değildir. Yasalarımızın bir kısmı uyumlaştırılmıştır. Yasalarımız vardır fakat yeteri kadar sıkı bir denetim yoktur, gerekli ceza ve yaptırımları sağlayan kurum yoktur. Devlet bu noktada fazlasıyla sorumludur. Devletin çevre polislerine drone yardımıyla devriye görevi verip onları ceza kesmeleri konusunda yetkilendirmesi gerekir.
Caretta-caretta gibi deniz kaplumbağalarının yumurtladığı sahiller kirlilik içerisinde ve bu adamız dışında bir dünya sorunu haline gelmiştir bu durumda devlete de ceza kesilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?
Devletlere ceza kesmek Avrupa birliğinin vazifesidir. Güney Kıbrıs’ın en büyük avantajı Avrupa Birliği’nin belediyelerinin karnelerini ölçmesidir. Kısacası sana bağlı olan sahillerin temizliği de sana bağlıdır. Eğer yeteri kadar temiz tutulmazsa ceza alınabilir. Güney Kıbrıs’ın bu konuda bizden daha iyi olmasının sebeplerinden biri ceza sistemi olabilir ve biz Avrupa Birliği’nin dışında kalmak ile bunu da kaybediyoruz. Cezalara örnek olarak 370.000€’ya kadar varan ceza kesiyorlar. Bu durumda devletler de bu parayı suçlulardan alıyor.
Sürdürülebilir balıkçılık hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sürdürülebilir balıkçılıkta yasaklar büyük bir önem taşımaktadır. Denetlemek ve cezalar önem taşımaktadır. Belki de adayı bir dönem, türlerin sürdürülebilirliği için kapatmak gerekir. Bunun dışında zararlı türler için de ayrı bir mücadele programı yapılmalıdır. Bunun nedeni şudur: denizlerimize baktığımız zaman zararlı balıklar gittikçe artmaktadır. Bu balıklara örnek olarak aslan balığı, balon balığı ve zararlı yosunlar. Bununla birlikte türlerimizin artışını destekleyecek bir avlanma programına ihtiyacımız vardır ki tekrardan bu türleri kazanabilelim.
Denizden çıkan atıkları nasıl geri dönüştürebiliyorsunuz?
Denizden çıkarılan atıkların geri dönüşümü yapılabilmektedir. Bunlar mikro plastik haline gelmemişse yapılabilir. Bu atıklar genellikle naylon poşet yapımında kullanılır, onun dışında daha ileri bir teknoloji kullanılarak pet şişe gibi plastik ürünler yapılabilir fakat bu noktaya gelmeden plastik kullanımını azaltmak en iyisi olacaktır.
YASEMİN ALTUNTAŞ’IN RÖPORTAJI