Yıllardır eğitim sistemimizde karşılaştığımız sorunlar, her eğitim dönemi öncesinde yeniden su yüzüne çıkıyor.
Her yıl okullar açılmadan önce öğretmen eksikliği, atama sorunları, okullardaki fiziksel yetersizlikler gündeme geliyor ve bu sorunlar yeni oluşmuş gibi davranılıyor.
Oysa bu problemler ne bugün ne de dün ortaya çıktı!
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok; 2008’de de aynı problemlerle karşı karşıyaydık, öğretmen eksikti, okullar hazır değildi.
Başbakan Ferdi Sabit Soyer döneminde bile bunlar konuşuluyordu.
Peki, o günden bugüne ne değişti?
Cevap basit: Neredeyse hiçbir şey.
Her yıl tekrarlanan bu sorunlar, aslında bizim bir kısır döngüde olduğumuzu gösteriyor.
Meclis, bu sorunları çözmek için gerekli yasaları çıkarıyor mu?
Hayır.
Eğitim sistemi sürekli olarak eksikliklerle yüz yüze kalıyor ve bu sorunların temelinde planlama eksikliği yatıyor.
Yıllardır soba yoktu, klima yoktu, okulda silgi bile yoktu.
Şimdi bir de konteyner sınıflar eklenmiş.
Aynı senaryo, farklı yıllarda tekrar ediyor ve kimse kalıcı çözümler üretmiyor.
Muhalefet cephesinde ise işler daha farklı değil.
Şimdi herkes bir eleştirmen, herkes bir “alim” kesilmiş.
Sözde muhalefet, sürekli sorunları gündeme getiriyor ama iş çözüm üretmeye geldiğinde sessiz kalıyor.
Muhalefet yalnızca eleştiri yapmakla değil, çözüm üretmekle yükümlüdür.
Pazartesi günü meclis önünde ya da Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi’nde yapılacak eylemler, gerçek sorunları çözmeye yetmiyor.
Elbette bu eylemler önemli, ama neyin üzerine eylem yapıyorsunuz?
Meclis, yasaları çıkarmadan bu sorunların çözülmesi mümkün değil. Göç yasası, birleşik faiz yasası ve eğitimle ilgili düzenlemeler hâlâ rafta bekliyor.
Bir yandan, bu ülkeyi yönetenlerin başta gelen sorumluluğu halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak ve eğitim gibi kritik alanlarda gerekli adımları atmaktır.
Ama son 50 yıldır baktığımızda, taş üstüne taş konmamış bir yapı görüyoruz.
Ne eğitimde ne de diğer alanlarda kalıcı ve sistematik bir çözüm üretilmiş değil.
UBP’den bir şey beklemiyoruz, çünkü UBP bu kısır döngünün baş aktörü.
Ancak ne acıdır ki, halkın umudunu bağladığı diğer partiler de bu sorunların çözümüne katkıda bulunmak yerine, sürekli eleştirilerle zaman kaybediyor.
Ve sonuç olarak, aynı sorunlar tekrar tekrar karşımıza çıkıyor.
Gelelim işin özüne: Eğitimde öğretmen eksikliği, altyapı sorunları, konteyner sınıflar, okullarda temel ihtiyaçların eksikliği gibi problemler kronik hale gelmiş durumda.
Her yıl aynı sorunları yaşıyoruz ve bu döngüden çıkış ancak gerçek bir irade ile mümkün olabilir. Ancak bu irade ne yazık ki ne iktidarda ne de muhalefette görünüyor.
Sözün özü, bu ülkede sorunlar hep vardı ve var olmaya devam edecek.
Ama esas mesele, bu sorunları çözmek için gerçekçi adımlar atmaktır.
Herkesin bir köşede oturup eleştiri yapması kolay.
Ama gerçek değişim, yapıcı eleştiriler ve somut adımlarla gelir.
Eğer gerçekten bir değişim istiyorsak, tavuk ayağı gibi her şeyin içinde olmayı bırakıp, kalıcı çözümler üretmeliyiz.
Aksi takdirde, aynı sorunları her yıl yaşamaya devam edeceğiz.